Müzik…
Bir notanın, bir nefesin, bir kalp atışının ötesinde; insanın kendini duyma biçimidir. Her sesin ardında bir duygu gizlidir. Her melodi, insanın iç âleminden dış dünyaya uzanan bir köprüdür. Müzik, duyguların dili, sessizliğin en anlamlı çığlığıdır. İnsanın içinde bir ritim vardır. Doğduğumuz anda atmaya başlayan kalbimiz, hayatın ilk melodisidir.
Son nefese kadar o ritim sürer. Bu yüzden müzik, insandan ayrı düşünülemez. Müzik, varoluşun sesidir; bir anlamda Tanrı’nın evrene fısıldadığı bir sırdır. Her nota, bir varlığın nefesidir. Her melodi, bir hikâyedir. Benim için müzik, sadece dinlemek ya da söylemek değildir; hissetmektir, yaşamaktır. Bir şarkının sözlerinde kendini bulmak, bir türkünün ezgisinde geçmişin izini duymaktır. Müzik, kalbimin içindeki sessizliği anlamlandıran en derin sestir. Onunla ağladım, onunla güldüm. Bazen bir melodide kayboldum, bazen bir ezgide kendimi yeniden buldum. Türk sanat müziğinin zarafetinde, bir sultanın hüzünlü bakışı saklıdır; Türk halk müziğinde ise bir köy kadınının sabrı, bir delikanlının sevdası vardır. Her türkü, bir yaşamın tanığıdır. Ben, müziğin her dalında kendimden bir parça bulurum.
Ruhuma dokunan her ezgi, hangi dilde olursa olsun, bana insan olmanın ortak yanını hatırlatır. Çünkü müzik, insanlığın ortak kalbidir. Müziğin sınırları yoktur; insanın ruhu kadar geniştir. Bu yüzden ben müziği tek bir tarzla, tek bir kalıpla sınırlayamam. Bir gün bir Türk sanat müziği eseriyle zarafeti solurum, ertesi gün bir halk türküsüyle Anadolu’nun toprak kokusunu hissederim. Bazen bir klasik müzik bestesiyle evrenselliğe, bazen bir etnik ezgiyle insanlığın derinliklerine yolculuk ederim. Çünkü müzik, sınır tanımaz; tıpkı sevgi gibi. Yıllar içinde birçok koro, birçok toplulukta bulundum. Her biri bana bir şey kattı; ama öğrendim ki, müzik sadece seslerin değil, ruhların da uyumudur. İnsan, kendini iyi hissettiği toplulukta şarkı söyleyebilir.
Samimiyetin, sevginin, içtenliğin olduğu yerde müzik hayat bulur. Ruhumu daraltan ortamlarda notalar da susar. Çünkü müzik, özgür bir ruha ihtiyaç duyar. Müzik baskıyla değil, duyguyla doğar. Gerçek bir sanatçı, sadece kulağıyla değil; kalbiyle duyan insandır. Duygusu olmayan bir ses, en doğru notayı bile söylese, içi boş bir yankıdan ibarettir. Sanatçı olmak, sesiyle değil, yüreğiyle konuşabilmektir. Bu yüzden ben, müzikle uğraşan her insanın önce kalbini eğitmesi gerektiğine inanırım. Nota bilgisi elbette önemlidir, ama duygunun bilgisi olmadan müzik eksik kalır. Sanat bir bütündür. Gerçek bir müzik insanı, yalnızca bir dalda değil, tüm müzik türlerinde kendini ifade edebilmelidir. İyi bir solist hem şarkı okumalı, hem türkü söylemeli; hem sanat müziğini bilmeli, hem halk müziğini yaşamalıdır. Çünkü her tür, insanın farklı bir duygusunu taşır. Müziğin birini diğerinden üstün görmek, ruhun bir yanını susturmaktır. Benim için şarkı söylemek, sadece seslendirmek değil, hissedebilmektir.
Bir şarkının her kelimesine yüreğini katabiliyorsan, o zaman müzik gerçekten anlam bulur. Çünkü müzik; notaların değil, duyguların dansıdır. Her solist, kendi duygusuyla o esere renk katar. Bu yüzden aynı şarkıyı iki farklı kişi söylese, biri kalbe dokunur, diğeri sadece kulağa. Fark, sesin değil, duygunun derinliğindedir. Müziğin güzelliği, ruhların birbirine dokunmasındadır. Bir şarkı, bir türkü, binlerce insanın aynı anda aynı duyguyu hissetmesine vesile olur. Bir anlığına herkes aynı kalp atışında birleşir. İşte müziğin mucizesi budur. Müzik, insanları birbirine benzemez kılar ama aynı duyguda buluşturur. Ve ben inanıyorum ki, müzikle uğraşan bir insanın kalbi daha yumuşak, bakışı daha derindir.
Çünkü müzikle uğraşmak, bir anlamda hayatı daha derinden duymayı öğretir. Müzik, insanın içindeki fırtınayı dindirir, ruhundaki karanlığı aydınlatır. Müzik insanı insan yapan, ruhu arıtan bir ışıktır. Sonuçta müzik, sadece bir sanat dalı değil; bir yaşam biçimidir. Her notasında bir nefes, her melodisinde bir hikâye saklıdır. Müzik; sevinçtir, hüzündür, özlemdir, sevgidir… Ve belki de en önemlisi, müzik; insanın kendine yazdığı en içten mektuptur. “Müziği duymak kulakla olur, ama hissetmek yürekle…”
Nazan Nazik










